Hey gidi... Yaklaşık 16 yıla (Hatırlamıyorum tam olarak ve Google’dan bakmak için de çok tembelim!) tam yedi tane oyun sığdırdılar. Düşünüyorum da Heroes of Might and Magic dışında ta o dönemlerden günümüze kadar gelen ve adından halen saygıyla söz ettiren kaç oyun kaldı? The Settlers herhalde bu nadide parçalardan biri. Oyunun ismi bile insanların zihninde sempati yaratmaya yetiyor.
The Settlers 7 oynarken cidden nostalji yaşadım. Günümüz nesli, CD’leri bile çöpe atmış ve DVD’den Blu-ray’e yavaş yavaş geçerken, ilk The Settlers'ın Amiga’da iki DD olduğunu söylesem çoğunuz yüzünüzü buruşturup bana bakarsınız. DD, Double Density'nin kısaltılmış halidir. Genelde şu mavi ya da siyah renkli disketler olarak hafızanızda canlanabilir. DD tek delikliydi, matkap ile öbür tarafını deler ve çift delikli yapar ve High Density üretmiş olurduk. Hey gidi günler hey! Bir de yaklaşık olarak bir banyo fayansı ölçülerinde 5.25’lik kara disketler vardı ki o döneme ben yetişemedim. Benden daha büyükler ya da Commodore ile içli dışlı yaşıtlarımın daha fazla haşır neşir olmuşluğu vardır 5.25’lerle. Neyse, The Settlers Amiga’da iki DD idi ve dönemine göre ilginç tarzda iki kişilik oynama yöntemi vardı. 15 inçlik daracık Amiga monitörünü ortadan ikiye bölerdi, joystick çıkışlarına taktığımız iki fare ile bir yarısı benim, diğer yarısı arkadaşımın, saatlerce bir haritayı bitirene kadar oynardık. Saatlerceden kastım, popomuza oturmaktan kramp girene kadar olan zaman sürecini kapsıyordu. Oyun kaydetme konusunda Amiga hiç güvenilir bir cihaz değildi, biz de bitirene kadar oynardık.
The Settlers 7’nin daha ilk menüsünde "oyunun müziklerine 10 vereceğim" dedim. Çünkü menü çoktan önüme serilip oyunun ilk ayarlarını yapmam gerekirken bile Loreena McKennit’ın sesine çok benzeyen bir kadının balat tarzı şarkısını dinlemeye koyulmuştum. Oyun boyunca da müzikler yüzümü kara çıkarmadı. Grafik ayarlarını kökleyip AA’yı kapattığımdaysa makinemin fanlarının tam güç çalıştığını söylesem, oyunun sistemi hafiften zorladığını anlarsınız. Bunun nedeniyse koca bir haritada bulunan yüzlerce ağacın sağa sola salınması ve kurduğunuz en basit binanın bile ince işlenmiş detaylarının olması. Buna rağmen The Settlers 7’nin grafikleri beklentilerin fazlasını sunuyor. Çizgi filmleri andıran bina ve karakter tasarımları WoW’a benziyor diyebilirim. Bazen şehrimde çalışan karakterlerin kendi işlerini nasıl yaptıklarını izlerken dalıp gitmiş buldum kendimi. Kasabın etleri kesip sosis yapmasını, koyunların yünlerinin kesilmesini ve buğdayların büyüyüşünü izlerken akvaryumdaki balıkları izler gibi kendinizi kaybediyorsunuz.
The Settlers’ın halen diğer strateji oyunlarından çok farklı olduğunu düşünüyorum. RTS (Gerçek Zamanlı Strateji) potasının içinde olmasına rağmen, asker yönetip orayı burayı ele geçirmek çok basit hatlarla oynanıyor. Daha isabetli bir açıklama yapmam gerekirse "The Settlers serisi ağırlıklı olarak kaynak yönetimine dayanıyor." demeliyim.
Ders 1: Kaynakların Yönetimi
Haritaya yayılmış yeraltı ve yerüstü kaynaklarını önce kendi topraklarımıza katıp (Bazen askeri güçle...) sonra işleyerek daha gelişmiş bina zincirlerine geçiş hakkı alıyoruz. Daha gelişmiş bina üretimi demekse daha kuvvetli askeri güç anlamına geliyor. Haritaya yayılmış kaynakların bazıları (Odun gibi.) çok rahat bulunup kendisini yenileyebilirken, maden gibi yeraltı kaynaklarıysa sınırlı sayıda çıkarılabiliyor. Bu yüzden bunları harcarken çok dikkatli davranmak ve en doğru bina kurulum zincirine doğru yönelmek gerekiyor.
Haritanın stratejik noktalarını ele geçirmek çok önemli. Kıyı kasabasını ele geçirmek demek, diğer şehirlerle ticaret yaparak çıkarılması kıt olan hammaddeleri ticaret yaparak alabilmek demek. Oyunda kaynakların iyi kullanımı, elinizin altında bulunan işçileri iyi kullanmakla birebir orantılı... Bu yüzden kurduğunuz binaların yollarını, olabilecek en mantıklı biçimde ana yola bağlamalısınız. Bu da yetmez. Genelde oyuna başladığınızda merkezde "Storehouse”, yani deponuz bulunur. Eğer şehrin dışındaki madenleri çıkarmak için merkezden uzaklaşırsanız, bu noktaya bir depo daha kurmalısınız. Çünkü depoyu kurmazsanız, altın madeninde çalışan işçi, çıkardığı altını şehrin merkezine kadar götürür, sonra aynı yoldan geri gelerek madende çalışmaya devam eder. Halbuki o koşu yolu mesafesinde bir ünite daha altın çıkarabilirdi. Eğer yakınında depo olsaydı, altını depoya bırakır, depocular altını gitmesi gereken yere götürürdü. Ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Kısacası kaynaklarımızı iyi kullanmak için insan gücünü iyi yönetmek gerekiyor; çünkü bu bize en değerli kaynağı, yani zamanı kazandırıyor.
Kaynaklardan ve insan gücünden başka dikkat edilmesi gereken bir konu da ekonomi. Ekonomiyse altın sikkelerinizin bolluğuyla eşdeğer. Altınları büyük çoğunlukla asker alırken kullanıyoruz ve bu yüzden ekonomi, askeri güç anlamına geliyor.
Ders 2: Askerleri Yönetmek
Üreteceğiniz her ünite gibi askeri birlikler de ordunuza katılmak için belli şartlar istiyorlar. Örneğin; “Pikeman” denen mızraklılar dört altın ve kuru ekmeğe eyvallah derken, tüfekli silahşorlar dört altın ve et istiyorlar. Bu şartları sağlamak için önce şehrinizdeki para ve yemek döngüsünü kurmalısınız. Savaşlara gelince... Savaşlara doğrudan bir etkimiz yok. Hangi askerden kaç tane üreteceğimizi seçiyoruz ve saldırmak istediğimiz yere onları gönderiyoruz. Bundan sonrası sayılara ve ünitelerin birbirine ne kadar üstün olduğuna kalıyor. Örneğin; üç Pikeman ile korunan bir barakaya saldırmak için iki Pikeman üretip gitmek yenilgiden başka bir şey sağlamaz. Top atışı yapan kulelerse silahşor ile saldırınca yıkılıyor. Birini yıkmak için 10 tane silahşor işinize yarar, azıysa kesin mağlubiyet getirir. Dikkat edilesi diğer bir noktaysa gönderdiğiniz bölgedeki düşmanın kaç tane askeri noktası olduğu. Diyelim ki iki noktası var. Birinciyi geçtiniz ama büyük kayıplar verdiniz. Generaliniz durmaz ve elinde ne kadar askeri kaldığına bakmadan ikinciye tam gaz dalar. Böyle durumları iyi izleyip hemen geri çekilmeli ve birliği yeni askerlerle güçlendirerek tekrar geri gelmelisiniz.
Başka bir önemli tavsiyeyse silahşorları saldırtmadan evvel mutlaka araştırma bölümünden geliştirmelerini yapmanız. Oyunda araştırmalar rahipler tarafından yapılıyor. Onları üretmek için kilise dikmelisiniz. Kiliselerse “Prestige Building” dediğimiz sınıfa giriyor ki bu binalar için prestij puanınız artmalı. Prestij puanını galip geldiğiniz savaşlarda kazanabilirsiniz. Yeterli puan geldiğinde tablodan kiliseyi seçerek bu binayı dikebilirsiniz. Kilise kurmak ne yazık ki yetmiyor, rahip üretebilmek için bira ve altın gerekli. Bira için buğday ve su gerekli; yani buğday tarlası ve birayı mayalayacak binalar hazır olmalı... Gördünüz mü? Sadece saldırmadan önce askerlerimizi daha güçlü yapmak için geliştirelim dedik ve üretim zinciri nereden nereye geldi. İşte bu yüzden oyunu çok dikkatli izleyerek büyük işler başarmak için mikro yönetimi gözden kaçırmamak gerekiyor. The Settlers’ı yıllardır farklı kılan özelliği de bu zaten.
Ne yazık ki artık birçok oyunda olduğu gibi The Settlers 7 de tek kişilik oyun için bile internet bağlantısı istiyor. Ana menüye girer girmez arkadaş listeniz, dünya çapındaki oyuncu rekabet listesi ve puanları bu sayede anbean takip edebilirsiniz. “Mentor” denilen sistem sayesinde, kafanıza takılan bir soru ya da oyunda yaşadığınız bir sorun varsa görevlileri bir süre bekledikten sonra yazışarak sorunlarınızı ya da sorularınızı çözebiliyorsunuz. Tek kişilik senaryoda her bir bölümü geçince bir altın alınıyor bu altınları biriktirerek Uplay sayfasından (Ana menüden takip edilebiliyor.) yeni özellikleri altın karşılığında alabiliyorsunuz. Örneğin; tek kişilik oyundan toplanan bu altınlarla multiplayer modunda haritanın ne kadar büyük olacağına ve madenlerin bolluğuna karar verme özelliğini alabiliyorsunuz. Tamamen ücretsiz ama oyuncuyu tek kişilik senaryoyu bitirmeye motive eden bir özellik. Yapay zekaysa gayet iyi. Tabii ki üretimi verimsizleştirerek yapay zekanın oyunu zorlamasına oyuncular da etki ediyor.
Oyun şu yazdıklarımdan çok daha detaylı ve bu yüzden birazını da kendiniz keşfetmeniz için artık sesimi kesiyorum. The Settlers 7’yi çok beğendiğim için oynamaya devam edeceğim, o zaman gayet detaylı bina, araştırma ve ünite listesi yazabilirim.
The Settlers 7; ses, grafik ve oynanabilirlik açısından tatmin edici bir oyun. Binaların kaynaklarla olan etkileşimi çok iyi düşünülmüş ve sonuçta strateji öğelerini başarılı şekilde dengeleyen kaliteli bir oyun ortaya çıkmış. Serinin sıkı takipçilerinin kesinlikle beğeneceğinden, strateji seven ama The Settlers serisini hiç oynamamış oyuncularıysa cezp edecek iyi bir başlangıç olacağından eminim.
Ana menüdeki şarkısı ve Pixar çizgi filmlerini aratmayacak ilk ara demosundaki görüntüleri ile The Settlers 7 daha ilk beş dakikasında beni benden aldı. Dengeli kaynak yönetimi ve bina kurulumu ile strateji öğelerini düzgünce dengelemesi sayesinde zevkle oynadım. Sırf şehri kurup çalışan halkı izlemek için bile akvaryum niyetine alınır, yüklenir. | 8,5 |
Kaynak: Level